22 Ocak 2010 Cuma

Progressive Hüzünlü Rezillik Şiirleri



(fonda nothing else matters çalıyormuş gibi okuyun. dındırırnıdın dııdrınındınn)

Sıkılmıştım çokça
bu köhne evin karanlık odalarından
içi boğucu fırtınalı havadan
Tek damlası rahmet getirmeyen yağmurdan
bu yağmurun ıslattığı tüm insanlardan
kısacası bu lanet hayattan
Senin anlayacağın bebeğim
bir nihilistin gözünden bakar olmuştum
şu kahırların en ağırını hak eden
dönmekten ermeyi beceremeyip
sadece sarhoş olan dünyaya.
Diyordum ki bebeğim
belki biraz param olsa
tümden alırdım cehennemi
çevirirdim sadece benim olacağım bir mekana
Hoş; hiç param olmadı ya benim.
Hala ailem yollar erzağımı bebeğim.
Bir beyaz koli içinde
saflıkla sevgiyle pişirilmiş katıkları
yollarlar bana.
Nereden bilecektim bebeğim
o günün seni göreceğim gün olduğunu?
Bilsem çıkar mıyıdım siyah çoraplarımla
ayakkabının arkasına basarak o işte o koliyi almaya?
Üstelik kısa bir şort ve lekeli bir tişörtle?
Ben apartman kapısı önünde yerde yatan
eşşek ölüsü gibi koliyi
çok pis domalmış halde kaldırmaya çalışırken
Çıktın ya asansörden bebeğim.
Gözlerim karşılaması gerekirken gözlerini
parlak mavi şort altından götlerim karşıladı ya gözlerini
Üstelik siyah çoraplarımla
ayağıma büyük gelen ayakkabıların arkasına basarken.
Sonra ben mal mal baktım ya suratına bebeğim
Arsız gibi güldüm ya "mehe mehe" diye.
İşte o an İsmail YK gelip "ben mi o mu?"
diye sorsa
biliyorum tereddütsüz sen diyecektin.
Sonuçta kaybettik birbirimizi.
Çok üzgünüm bebeğim.
Nereden bilecektim bebeğim?
Nereden bilecektin?


13 Ocak 2010 Çarşamba

Evrimsel Psikoloji







Sizlere sunacağım bu deneysel çalışma dünya üstünde yaşayan tek Türk evrimsel psikolog olan Evrim Tersine'ye ait olup deneylerinin an be an logunu tuttuğu " İNSAN NE İLGİNÇ HAYVAN!!! 2" kitabından alıntılanmıştır. Bu ilgi çekici çalışmaya geçmeden önce bilim adamımızı tanıtmakta faide olduğu görüşündeyim.

EVRİM TERSİNE

Hayatı:

Evrim Tersine 13 Haziran 1973 yılında İstanbul’da doğdu. Daha küçük yaşlarda bilime olan ilgisini göstermeye başladı. 9 yaşında arap sabunu, cam sil, deodorant, yüzey temizleyici ve zeytinyağlı sabun maddelerini karıştırarak ilk buluşunu yaptı. İlerleyen yaşlarda sokaktan bulduğu kedi, köpek ve bilumum haşeratı eve getirerek üzerlerinde "tuts", "saldır oğlum coni" deneylerini yaptı. Çoğu zaman bu aykırı buluşları ve deneyleri yüzünden çeşitli çevrelerden çok sert tepkiler gördü. Bir örnekle açıklamak gerekirse tamamen bilim adına; komşuları Kadir Kaptan üzerinde "tuts olum" deneyini gerçekleştirdiği için kulağı çekildi, babası aynı günün gecesi ağzına ağzına vurdu. Tüm bu zorluklar içinde Şişli Motor-Makine Endüstri Meslek Lisesini bitirdi. Lisansını Kaportacı Mahir Ustanın Yerinde dereceyle tamamladı. Yüksek lisanslını ve doktorasını kendi imkânlarıyla, evde çalışarak yaptıktan sonra kendini en sevdiği dal olan Evrimsel Psikolojiye adadı. Hayatı boyunca dehası yüzünden her dahi gibi ortama uyum sağlamakta zorlandı (kendi deyimiyle kıskanıldı). Bu yüzden hiçbir kurum kendisine araştırmaları için bütçe ayırmadı. Bütün deneylerini sadece gelişim ve bilim adına kendi cebinden karşıladı. Kendisi halen Bağcılarda bulunan mütevazı evinde yaşamaktadır.

Eserleri:

1) İNSAN NE İLGİNÇ HAYVAN!!! 1

2) İNSAN NE İLGİNÇ HAYVAN!!! 2

3) PİŞPİRİKTE KAZANMANIN SIRLARI

4) ADIM ADIM YANCILIK

Birazdan anlatılacak olan deney Nobel Ödüllerinin hiçbir dalıyla alakası olmayan Mabel Sakızıyla (üzerinde sırıtan zenci teyzenin olduğu) taçlandırılmış; bilim adamımızın gittiği tüm kıraathanelerde adeta deprem etkisi yaratmış, bugüne kadar süregelen bütün tabuları yıkmıştır.

DENEY: EVRİMDE REFLEKSİN YERİ VE PSİKOLOJİMİZE ETKİLERİ

ÖNSÖZ: Fahriye’me (Belalım)

13.11.1999 - 12.45 a.m. ( gece olan)

An itibariyle karım Fahriye Çarkıfelek izlemeyi bırakıp uyumak için yatak odasına gitti ve salonum (laboratuarım) bana kaldı. Hemen beyaz önlüğümü çamaşır telinden alarak giydim fakat biraz ıslak. Gece gece tırık olup deneyi tehlikeye atmak istemiyorum ancak an itibariyle ilk denek hayvanım olan kedi (tekir) tamda olması gereken yerde penceremin hemen önündeki arabanın kaputunda duruyor. Bu fırsatı kaçıramam.

Kendime not: Fahriyeyi bir daha beyaz önlüğümü yıkamaması için uyar. Çemkirirse yumuşakça sağ yanak nahiyesine sol elin tersi aracılığıyla ekleştir. Sağda sarımsak, solda saat unutma.

13.11.1999 - 12.48 a.m.

Deneyimin ilk aşaması için çok heyecanlıyım. Aslında biraz korkuyorum bile denebilir. Apartmanın manyak yaşlısı bakıyor bu kedilere. Bilim uğruna falan dinlemez kediye bir şey olursa kırar ön kolumu. Fakat sanırım buna değer.

13.11.1999 - 12.50 a.m.

Kediye pencerede bakarak her seferinde artan sesle, sırayla; "pist", "pisi", "pisi pisi", "pismi!", "baksana oğlum", "kime diyorum alooo", "gelmiyim oraya", "taş yok mu taş?" dedim. Bir tepki alamadığımdan olsa gerek devamında gelen sözlerimi biraz kırıcılaştırdım. Allahın mahlûku sen kimsin trip atıyorsun lan bana! O karı olmasa şimdiye topunuzu pideciye satmıştım da neyse. Sinirim bozuldu. Deneye biraz ara vermem gerektiğini fark ettim. Sigara yaktım.

13.11.1999 - 01.25 a.m.

Tutti Frutti adlı programa daldığımdan deneye düşündüğümden daha fazla ara verdim. Denek 04 (kedi) hala aynı yerde istifini bozmadan yatıyor. Şanslıyım. Bir önceki adımda sese karşı refleksin zayıf olduğunu anladığımdan, ikinci adım olan uçan maddelere karşı refleksi incelemek için program sonrasında kül tablasında biriken sigara izmaritleri kullanmaya karar verdim. Ayrıca koltuk arasından çıkan mandalina çekirdekleriyle de maddeler arasında fark oluşunun tepkide farklı sonuçlar yaratıp yaratmayacağını inceleyebileceğim.

13.11.1999 - 01.32 a.m.

İzmaritler hafif olduğundan hedefe varamadan rüzgârda savruldular. Çekirdekler de bana istediğim sonucu bana vermedi. Doğal olarak ibnenin evladı denek 04'ün (tekir) hala götünde pireler uçuşuyor. Bardaklara gözüm takılıyor. Deney tehlikeye girmek üzere.

13.11.1999 - 01.35 a.m.

Deneyin gidişatını korumak için allah ne verdiyse denek 04'e (mna kodumun kedisi) fırlatmaya karar verdim. Bu doğrultuda elime geçen ilk şey bizim oğlanın süt içtiği bardak oldu. Sigaralara, çekirdeklere, bağırmalara, hakaretlere karşı tamamen soğukkanlı tutumunu koruyan yavşak, kaplan oldu çıktı bu sefer. Kendisine gelen bardaktan seri bir hareketle kaçınca üzerinde yattığı arabanın camına (üst komşu Hamit Abi'nin arabası) hatırı sayılır yükseklikte bir sesle ekleşti bizim oğlanın Winnie the Pooh’lu bardağı. Arabanın alarmı çalıyor. Denek 04 (kaplan bozması) kırılan camdaki sütü yalamakta. İçeri kaçtım. Deney ilginç yerlere varmak üzere.

13.11.1999 - 01.39 a.m.

Hamit Abi alarmın sesine uyanarak arabasının halini görünce hava boşluğuna (karbon, oksijen vb.) doğru ağır laflar etti. Çok ağır konuştu Hamit Abi. O kadar ağır konuştu ki kayıtsız kalamayıp pencereden kafamı çıkardım. Bende onun ailesi ve soy ağacı hakkındaki gelecek planlarımı, düşüncelerimi aktardım. Seviyesiz bir diyalog yaşadık. Daha itici olan el ve kol hareketleriyle konuşmamızı pekiştirirken Hamit Abi sol yanağıma yoğun bir kıvamla tükürdü. Aynı şekilde cevap vermek istedim ancak Hamit iti üst katta oturduğundan bu nedenle sırt üstü yatay eksende tartıştığım için kendi tükürüğümde sağ yanağıma geldi. Baktı bu p.znk böyle olamayacak, sert taşa çarptı, "Öde lan" diyerek beni pazarlık masasına çekmek istedi. Ben yanaşmayınca aşağı gelip kafamı duvara sürtmek vasıtasıyla kıvılcım oluşturacağını irdeledi. Daha iyi bir antitez bulamadığımdan "Yiyorsa gel" dedim. İçeri girdi. Deney kontrolden çıkmak üzere.

13.11.1999 - 01.40 a.m.

Bacaklarım adrenalinden dolayı titriyor yoksa ne korkacağım lan allahın g.tten bacaklısı Hamitten. "Adamın her uzvunu toplayıp üst üste katsan 1.70 olmaz. Zaten tüm gün evde yatıyor hayvan. Karısı Melek temizliğe gitmese apartman aidatını ödeyemez öküz" ve benzeri binlerce veriyi toplayarak bu çemcik ağızlı, yaralı parmağa işeyecek dermanı olamayan şerefsiz Hamit'i dövebileceğim sonucuna vardım. Bilim her zaman kazanır. Kapı yumruklanıyor. Hanım uyandı.

(18.11.1999 - 12.04 p.m. -Öğlen olan-)

Deneyin sonucu:

Hamit (Üst komşu): Bu or.pu çocuğunun meşe odunu varmış. Regresyona yeni bir veri ekledim. MEŞOD olarak kısalttım. Şaşırtıcı ama gerçekten insan kafasından kıvılcım çıkabildiğini bilim çevrelerine kanıtlamama yardımcı oldu ayrıca.

Fahriye (Hanım): Her güçlü erkeğin arkasında bir kadın var. Kanıtladım. Ağzımı kırınca Hamit'e karşı özel bir ilgi besler oldu şıllık. Çıkış noktasını ise güçlü nesiller yaratmak için kadınların güçlü erkeklerle olma isteği olarak belirledim.

Denek 04 (Minnoş): Eve alıp Minnoş ismini verince sempatik oluyormuş bunlar. Mutluyuz. Çıkış noktası ilkel atalarımızdan kalan yalnızlık duygusunu bastırma isteği, zor durumlarda kullanılabilecek eğitilmiş hayvan bulundurma gerekliliği olduğunu kanıtlandı. Ayrıca sütü seviyorlar.

12 Ocak 2010 Salı

Fatma Girik: The Last "TüpürükBender"


Ne zaman yukarıdaki şarkıyı dinlesem Fatma Girik aklıma geliyor. Aslında çok şaşılacak bir durum değil. Fatma Girikle bir aşk yaşasam aha aynen böyle olur. "bebeğim seni, senden tiksinirken seviyorum" durumu bir nevi. Şimdi bana gelip kimse Fatma giriği övmesin arkadaşım. Yıllarca tükürüşünü izledim ben o babayiğit kadının. İki dudağın büzüşüp bir vezüv haline gelip "tüpüüüüvvveee" diye patladığını gördüm. Bak Selda Bağcan da babayiğit tipli kadın ama aşkını güzel yaşar o. Fatma Girik hem tüpürür hem sever. Şey gibi işte. Tükürük işkencesi yapar gibi işte. Önce sizi bağlar. Elinizi kolunuzu sabitler. Yere sırt üstü yatırıp üstünüze çıkar (haşin seksleme sahnesi gibi oldu. Fatma Giriği başörtülü, büzük dudaklı düşünün geçer. Alta yardımcı resim koydum.) "Ayrılcan mı Şerefsiiieezz?" diye sorduktan sonra siz cevap veremeden vezüvden (ağzından) "tüüüpleyerek" salyasını sallandırır suratınıza doğru. Siz debelendikçe daha çok sallanır salya. Kaçamazsınız. Sonra "hüüüüpleyerek" geri çeker sizi rahatlatır filan. Kısacası ipler Fatma'nın elinde olur. Stockholm sendromu gibi ama değil.

Amma dağıttım lan konuyu.


Here Comes The Rain Again
(Fırtına Öncesi Sessizlik):


















Bu arada Bloglara eklenen videoların pek izlenmediği gibi şeyler duydum. KIRIRIM LAN bilgisayarınızı. KIRIRIM! Vitamini videosunda olum bunun! La izleseneuouv!